Osmanlı Bağlamında Bir Erken Modern Tüketim Kültürü 5 4

abortion pill spain

abortion pill spain fontanerosenmalaga.es

melatonin pregnancy third trimester

melatonin pregnancy studies dollas.dk

lamictal pregnancy autism

lamictal and pregnancy folic acid blog.structuretoobig.com

augmentin costo

augmentin posologia

 

Osmanlı Bağlamında Bir Erken Modern Tüketim Kültürü

Tüketim kültürü; modernleşme, küreselleşme, bunlara bağlı olarak kapitalizmin yaygınlaşması, pazarlama tekniklerinin çoğalması, çeşitlenen medya sayesinde kültürler arası iletişimin artması ve endüstriyelleşme gibi birçok dinamikle ilişkilendiriliyor. Batıdaki kökenleri ve gelişimi ile ilgili kabul gören varsayım ise, tüketim kültürünün 16. yüzyılın ortalarında başlayan Avrupa modernleşmesine bağlı bir toplumsal gelişimin 18. yüzyılda iyice kuvvetlenmesidir. Dünyaya ve dolayısıyla Türkiye’ye de batıdan yayıldığı genel bir kanıdır. Bu kanıya bağlı olarak da 18. yüzyılda Lale Devri tüketim kültürünün tarihimizde ilk oluşmaya başladığı dönem olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda benim çalışmalarımın temel sorunsalı ise Batı Avrupa’da erken modern dönemde bir tüketim kültürü oluşurken, 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı toplumunda tüketimin nasıl şekillendiği üzerinedir.

Bu soruya cevap bulabilmek için öncelikle, tüketim tarihçilerinin batılı erken modern tüketim kültürünü dönemin batılı olmayan tüketim kültürlerinden nasıl ayırt ettiklerine bakmak gerekir. Kısaca özetleyecek olursak, bu dönem Batı Avrupa için tüketimin demokratikleştiği; toplumun bütün kesimlerine yayıldığı bir dönem olarak tanımlanır. Lüks ve modanın tüketimi toplumda yaygınlaştığı gibi, eğlence ve boş zamanların değerlendirilmesi de ticarileşmeye başladı. Her tür giyim, kuşam ve aksesuarlar, her cinsten ev eşyaları, dekoratif eşyalar, pahalı statü göstergesi eşyalar hem yaygınlaşmış, hem de çeşitlenmiştir. Hayatın her alanında konfor aranılan bir nitelik olmaya başlamıştı. Acaba bu dönemde Osmanlı halkı nasıl yaşıyordu? Onların da günlük tüketimleri artmış ve alt tabakalara doğru yayılmış mıydı? Onların da moda kavramı ve boş vakitlerini geçirmekten zevk aldıkları ticari mekanları var mıydı? Evleri gelişip daha konforlu hale gelmiş miydi? 

Bu soruların cevaplarını ararken Osmanlı’nın genişliği karşısında, sadece kuzey batı Anadolu, özellikle de Bursa’daki şehirli Müslüman halkın tüketimine yoğunlaştım. Bursa şehri tereke defterleri bize bu konuda geniş bilgi sağlamakta. Bu defterler ölen kişilerin menkul ve gayrimenkul bütün varlıklarının kadı tarafından listelenerek değer biçilip borçlar çıkarıldıktan sonra varisler arasında pay edilişini içeren kayıtlardır. Arşivlerde askeri ve beledi kassam olmak üzere de iki tür tereke defteri  bulunmaktadır. Askeri kassam terekeleri devlet memurları, askerlerin ve din adamlarının içinde bulunduğu vergiden muaf, daha yüksek statüye sahip bir toplumsal grubun terekelerini içerirken, beledi terekeleri ise şehirde yaşayan esnaf ve tüccar reayanın terekelerini içermekteydi. Ben çalışmamda bu iki toplumsal grubun 16. ve 17. yüzyıllarda terekelerindeki değişikliklerine bakıp, tüketimde nitelik ve nicelik cinsinden değişiklikleri anlamaya çalıştım . Bulgularımı çeşitli sözel kaynaklarla da destekledim.

Terekeler bize Bursalı kadın ve erkeğin çeşitli giyecek, ev eşyası, mücevherat, mutfak eşyalarına sahip olduğunu göstermenin yanı sıra, 17. yüzyılda bir önceki yüzyıla göre istatistiksel olarak terekelerin içeriği hem askeri hem de beledi sınıflar için daha da artmış görünüyor. Bursalı kadınların sadece başlıklarından örnek verecek olursak; 16. yüzyılda Bursalı kadın başına arakıye denilen kep biçimli bir başlık ile alın hizasında başı çevreleyen çember denilen bir örtü bağlardı. Ayrıca, nezgep denilen günümüzde hala Anadolu’nun köylerinde kullanılmakta olan fes şeklinde işli ve kulakları örtecek şekilde gelip çene altında bağlanan başlıklar giyerlerdi. Tüketim kültürünün önemli özelliği olan tüketimin yaygınlaşmasını arakıye tüketimi ile gözlemleyebiliyoruz. Yüzyıl zarfında arakıyesi olan kadın terekesi yüzde 45’den yüzde 72ye çıkmıştır. On altıncı yüzyılda zerbaft denilen altın brokardan yapılmış arakıyeler askeri yani yüksek statülü gruba dahil hanımlar arasında popülerken, reaya hanımları daha mütevazı olan kutniden (kalınca ipek ve pamuk karışık bir kumaş) yapılmış arakıyeleri giyerlerdi. Bir yüzyıl sonra çoğu terekede eski arakıye kayıt edilmiştir ki, bu da demokratikleşmenin bir göstergesidir. 

Tüketim kültürünün bir başka özelliği olan modaya ise nezgep tüketimi güzel bir örnek teşkil etmekte. On altıncı yüzyılda altın işlemeli veya gümüş, altın, mücevher ile süslenmiş olanları  zengin hanımlar tarafından kullanılırken, alt tabaka daha gösterişsiz veya eskimiş olanlarını kullanmaktaydılar. Ancak incelediğim 17. yüzyıl terekelerinde bir tane bile nezgebin kayıt edilmemiş olması, bu formun modasının geçtiğini göstermektedir ki, bu da moda tüketiminin en önemli özelliği olan eski formların kaybolmasını işaret etmekte. Aynı zamanda yeni birçok form da ortaya 17. Yüzyılda çıkıyor, yani moda oluyor. Saç bağı bunlara güzel bir örnek. 16. yüzyılda hiç bir terekede saç bağı yok iken, 17. yüzyılda kadın terekelerinin yüzde 34’ünde saç bağı bulunmaktadır. Dönemin şairi Karacaoğlan’ın  da “Karac’oğlan öğer gene de öger, altın saç bağları topuğa değer” mısrasında söylediği gibi ayak topuklarına kadar uzanan, saç örgüsü şeklinde başa takılan bir takıydı. Saç bağı askeri sınıfa ait olan hanımlar arasında zengin olanları için bir statü göstergesiydi. Bunlar altın ve mücevherli olanları kullanıyorlardı. Daha mütevazı bir servete sahip olan askeri ve reaya sınıflara ait kadınların ise daha uygun fiyatlı gümüş saç bağları vardı. 

Lüksün, modanın, ve tüketim metalarının yaygınlaşması tabii ki bu kadarla sınırlı değil. Askeri ve beledi kassam terekelerinde kişi başına kullanılan eşya adedinde artış olduğu gibi, eşyalar form bakımından da çeşitlenmişti. Örneğin şalvarlar, elbiseler, ve sokak kıyafetleri çeşitlenmişlerdi. Sadece kılık kıyafet değil, evlerde de daha çok yastık, yorgan, perde, havlu, bohçalar, kilimler, tencereler, tavalar, sahanlar, güğümler, ibrikleri, leğenler, hamam takımları kullanılmaya başlanmıştı. Sedat Hakkı Eldem’in değerli çalışmasının da gösterdiği üzere 17. Yüzyılda Bursa’nın evleri de genişlemişti. Konfor önem kazanıyordu.

Bütün bu gelişmenin yanı sıra batı Avrupa’dan neredeyse yüzyıl önce ortaya çıkan ve çok kısa zamanda her sınıftan erkeğin uğrak yeri olan kahvehaneler ile özellikle kadınların sadece temizlenmek amacı ile değil sosyalleşmek için de ziyaret ettikleri hamamlar, o dönemin ticarileşen eğlence mekanlarındandı. Günümüz pazarlama tekniklerinden marka iletişiminin 17. Yüzyıl Osmanlısı’ndaki örneğini İstanbul’un büyük çarşı hamamlarının nalın tasmalarına veya ön kısımlarına yazılan ve hamamı tanıtan, öven şiirler temsil etmektedir.   Çardaklı hamamının temiz ve hizmetinin çabuk olduğunu, Vefa semtinde bulunan Koğacılar hamamının zevk ve sağlık getirdiğini müşterilerine duyuran iki şiir şöyle:

Hüddam-ı çâbükü çâlâk

Bu Çardaklı Hammam-ı pâk 

***

Bu hamamda sefâ şifâ

Koğacılar semt-i Vefa.

 

Yazar : Emine Gül KARABABA

Facebookda Paylaş

Diğer Tema Dışı Konuları