Büyük Ajans Küçük Ajansı Yer Mi? 3 4

amoxicillin cost without insurance walmart

amoxicillin cost without insurance jaysmith.us amoxicillin cost without insurance cvs

buy cheap abortion pill

buy abortion pill hospicevolunteertrainingonline.com

purchase abortion pill online

purchase abortion pill online

lexapro and pregnancy risks

lexapro and pregnancy read here

tricyclic antidepressants mechanism of action

antidepressants and nursing teampaula.azurewebsites.net

Büyük Ajans Küçük Ajansı Yer Mi?

Dünya hızla değişiyor. Bu süreçte en dikkat çekici kabuk değişimi ise hizmet sektöründe yaşanıyor. Turizmde dev otellerin yerini hızla butik oteller alıyor. Bilişim sektöründe daha da büyümek için yatırım üstüne yatırım yapan ama hantal yapıları nedeniyle içerik geliştiremeyen şirketler zor günler yaşıyor. Dünyanın en büyük hazır giyim şirketleri, otomobil firmaları ‘aynı olmak istemeyen’ müşterileri için‘butik üretime’ yöneliyor. Yani değişen dünyada ‘özel’ olmak, bunun ayrıcalığını hissedebilmek, hissettirebilmek yükselen değer!

Reklam dünyasında ve halkla ilişkiler alanında da büyüklü küçüklü bir çok ajans var Türkiye’de. 2000 yılı öncesine göre sayı hayli yüksek! Kimi “konsept PR” yapıyoruz diyor, kimi “iletişim danışmanlığı”, kimi de “Halkla ilişkiler ajansı” olarak tanımlıyor kendini…

Tüm bu tanımlarla zenginleştirilmiş ajansların, temelde amaçları aynı. Hızla gelişerek değişen dünya düzeninde rekabet gücünün zirveye çıkması, “farklılıklarımızı nasıl ortaya koyabiliriz” düşüncesi PR ajanslarının sayılarının artmasına neden oluyor. 

Bu süreçte, global şirketler; köklü ajanslarla çalışmayı tercih ederken, gelişmekte olan şirketlerse küçük ölçekli ajanslarla çalışmayı tercih ediyor. Profesyonel müşterinin talepleri doğal süreçte işin tanımına uygun, makul sayılabilecek durumda. Ancak gelişmekte olan --aslında dışarıdan gelişmiş gibi görünüp, iç gelişimini tamamlamamış şirketlerden söz ediyorum- şirketlerdeki durum da çok benzer değil. Karşılıklı, tamamen iç güdüsel geliştirilen metotlarla, yeni bir yöntem geliştirme çabası, işleri içinden çıkılmaz bir noktaya taşımaya devam ediyor. Ajans, müşterisine “Size şu kadar haber çıkarmayı garanti ediyoruz” derken; müşteri, “Fiyatı biraz daha indirin görüştüğümüz beş ajans daha var. Sizinle çalışabilmemiz için bu rakama inmeniz gerekiyor” diyor. Karşılıklı verilen vaatler, tavizler işi, iş olmaktan çıkarıp tamamen kirli sepetine dönüştürüyor. Küçük ajansların var olma çabasıyla verdiği tavizler durumu zorlaştırırken, büyük ajanslar da bu duruma göz yumuyor. Sektörün kalite çıtasını yükseltmek adına standardizasyon çalışması yapmak yerine, daha popülist sayılabilecek projelerin içinde yer almayı tercih ediyorlar. 

Sürekli eğitime önem veren ajanslara büyük bir saygı duymuşumdur. Tabii çalışanları da bir o kadar donanımlı ve deneyimli insanlardan oluşur. Dolaysıyla talep edilen fiyatların makul olduğunu, çünkü karşılığında müşterinin son derece profesyonel bir hizmet alacağını bilir(d) im. Taa ki, Türkiye’nin sayılı PR ajanslarından birinin çalışanın tavırlarına ve iş bilmez hallerine tanık olana dek!

Bir projede yer alan müşteri temsilcisi de medya direktörü de çalıştığı projede yer alan tüm detayları en az müşterisi kadar bilmek zorundadır. Gerekirse elinde kitapla gezmek pahasına her şeye vakıf olmalıdır. Bu anlamda şahit olduğum bir diyalog beni şaşkınlığa uğrattı: Basın toplantısına gelen gazeteciye “Kimle istersen röportaj yap, bak şurada bir yabancı var, o da önemli bir adammış, istersen onunla konuş”diyen medya direktörüne gazetecinin, “Yabancının adı ne? Hangi konuda önemli bir isim?” sorusu, şaşkın direktörün iş bilmezliğini, cehaletini en üst noktaya taşıdı. “Bilmem, dur birilerine sorup geleyim!” Durun ve düşünün! O müşterinin yerinde olmak ister misiniz? Sizden bihaber, sizi temsil etmeye talip olmuş, ancak bunun için zahmet edip on dakikalık bir hazırlık yapmayı çok görmüş. Ajanslar kendi içlerinde de başka birimler oluşturarak branşlaşmaya gidiyor. “Bizim bu konuda uzmanlaşmış alt birimimiz ‘X’. Bu konuda bu ekipten çok iyi hizmet alacaksınız” durumu… Asıl anlamı, “Bakın biz fabrikasyondan uzaklaştık, sizin markanız her ne kadar dünya markası olsa da sadece basın bülteni gönderimi yapmayacağız. Sizin için ilaç niteliği taşıyan özel ekibimizle hizmet vereceğiz” …

Küçük ajansların kendilerine çeki düzen vermesini, büyük ajansların da büyüme hırslarına ara verip itibarlarını yerlere düşürmeden iyi seçimler yaparak, “Kaliteli insan, kaliteli iş” prensibinden uzaklaşmamasını diliyorum. Kimsenin kimseyi yemediği, sektörün kalite çıtasını yükselteceği güzel günlere…

Yazar : Gülçin YILMAZ İZER

Facebookda Paylaş

Diğer Pazarlama Konuları